7 Şubat 2020 Cuma

İSTANBUL TAŞI TOPRAĞI ALTIN

Ülker Sokak …. apartmanı  bir pazar sabahı soğuk bir kış günü camların  soğuktan dışarısı görünmeyen kar dolu pencere kenarlarını temizleyip tekrar benim olan kısmına dönüp üzerimde battaniye üşümemek için sarılı bir vaziyette camdan dışarısını seyrediyorum 
Evde benden başka kimsecikler yok kapı çaldı açtım tanımadığım iki kişi birazda alkol kokan iki kiş
akabinde birbirlerine dönerek yanlış kata çıktık diyerek bir alt kata indiler ve ben de kapıyı kapatarak içeri girdim sonraki günlerde aynı yanlış  kapı çalmalar devam edince ev arkadaşlarımdan durumu öğrendim ve beni gülme krizi tuttu .
Oturduğumuz apartmanın bizim katı dışındaki daireleri tabiri caiz adeta bir para makinesi gibi çalışıyor gönül eylendirmeye gelen çapkın erkekler katları ziyaret ederek tomar tomar paralar saçıyorlar açıkçası apartman apartman değil adeta bir genel ev gibi çalışan bir konumda idi ve ben garip esterin başına bu da gelecek ve bunu artık sorulduğunda gülerek anlatacaktım ...
Ülker sokak o yıllarda adeta bir Amerikan filmlerindeki gibi hareketli ve  silahların patladığı kavgaların olduğu bir konumda idi.
İzmirdeki akrabalarımın yanında el bebek gül bebek liseyi okuyan ben birden İstanbulun en berbat yüzüyle karşılaşan ben derin analizlere girerek durumu kendimce yorumlamaya ve tabidir ki yavrularını sırf okumak için İstanbul a gönderen aileme bunu açıklamadan yıllar sonra bile bozulmuşluğun kokuşmuşluğun ve sınıflar arasındaki uçurumun derin izlerini bizzat yaşayarak erken yaşta olgunlaşmaya başladım 
Artık ben anlatılanların sadece masal olduğunu ve acı gerçeklerin sadece yaşanarak öğrenilebildiğini anlar olmuştum ..
İstanbul dışarıdan büyülü bir masal kenti ama içerisine girildiğinde dik durmasını bilmeyenleri içerisinde yok edecek derin ahlaki çöküntülerin yaşandığı tipik bir insan öğüten bir canavar şehirdi
Gündüzleri binlerce insanın akın ettiği İstiklal caddesi akşamları hayat kadınlarının travestilerin ve bilimum kötülüklerin pazarlandığı bir açık pazar konumunda idi.
Günlerden cumartesi bozulan pantolon fermuarımı onartmak için önceden gördüğüm yanyana birçok  terzi tabelasının bulunduğu semti de unutmam mümkün değil şişliye doğru yürüyorum ve terzi yazan tabelalı dükkanlardan birine girdim ve birden çok naif bir ses tonuyla konuşan görevli ölçülerin üst katta alınacağını söyleyerek beni üst kata yönlendirdi  anlam verememiştim yeni elbise de diktirmiyordum….
Üst kata çıktığımda yarı çıplak bayanlar koçum gel senin ölçünü alalım diyerek beni paylaşamıyorlardı ..
Girmemle binadan ayrılmam bir olmuştu demek ki İstanbul taşı toprağı altın olan bir kentimiz olmaya o zamanlardan namzet olmaya başlamış tıbunu ilk farkedenlerden biri de bu garip kulunuz namı diğer ESTER olmuştu...
  

Hiç yorum yok: