Denizi, güneşi, sıcacık insanları , masallar, hikayeler diyarı ülkenin birinde hikayeci adıyla ünlenmiş garip bir adam yaşarmış ;tek özelliği yanına yaklaşan insanları kollarından tutup onlara zorla hikayeler anlatmak ve bu sayede dinleyenleri ile yakın ilişkiler kurarak yaşamını devam ettirecek bir kaç kuruş armağan isteyerek geçimini sağlamakmış.
Günlerini bu ve bunun gibi ilginç davranışlarla geçirerek yaşar gidermiş.
Bu hikayeci adam artık ünü , yaşamı , davranış ve kehanetleri ile efsane olup çıkıvermiş.
Anlattıkları kulaktan kulağa yayıldıkça doğrulukları çoğu kişi tarafından sınandıkça insanların korktuğu anlattıklarından kendilerine ait bir şeylerin olacağına ilişkin şeyleri duymamak için çoğu zaman ondan uzak durulmaya ve karşılaşmamak için yolundan kaçılmaya başlanmış ve adı sonraları yörede kahin hikayeci olarak anılır olmuş.
Onu her gören yolunu değiştirir, anlattıklarını dinlememek için bin bir türlü bahaneler uydurur önünden kaçarmış ama maksatları verecekleri üç beş kuruş para değil ama anlatılan her hikayenin eninde sonunda gerçek çıkıyor olması ve sonuçlarının çoğunun da üzücü olması sonucu bu kanaat yaygınlaşır olmuş
Gün gelmiş zaman geçmiş anlatacak kimse bulamayan hikayeci sonunda buna bir çözüm aramış ve hikayelerini bir kağıda yazıp bir şişe içerisine koyup denize atar olmuş.
Yazdığı kağıtlardaki hikayeleri alan gören bulan her kimse yazdıklarını aynen yaşasın diye bir kehanette bulunup şayet kendisine bir kötülük gelmesini iştemez ise bu yazıyı aynen kopyalayarak aynı şişeye tekrar koyarak denize atmasını ve içerisine bir yeni dilek yazarak ayı şişeyi denize atmasını ve karşılığında bir kimsesize bir günlük harçlık vermesini istermiş
Gel zaman git zaman kıyıya vuran bir şişe bulan küçük çocuk merakla onu babasına götürmüş ve ne olduğunu açıklamasını istemiş
Baba büyük bir dikkatle şişeyi açmış kısa bir süre içerisinde yazılanları gözden geçirmiş ve asık bir suratla bir daha böyle bir şişe bulursa sakın almamasını tembihleyerek kızgınlığını dışa vurmuş bu duruma anlam veremeyen bu uyarıyı unutarak bir hafta sonra yeni bir şişe daha bularak babasına getirmiş ve tekraren ondan okumasını istemiş ve sonunda buna kayıtsız kalamayan babasının kısık sesle mektubu okumaya başlaması ile birden hikayenin akışına kendini kaptırıvermiş.
Eski zamanların birinde bir adada çok mutlu şekilde yaşayan bir balıkçı varmış .
Balıkçı her sabah gün ağarmadan motoru ile denize açılır ve uzunca bir süre avlandıktan sonra tekrar limana geri döner avladığı balıkları mezatta sattıktan sonra kazandığı parayla evin yolunu tutarmış .
Gel zaman git zaman bu alışılagelmiş uğraşıdan kuşku duyan kasaba sakinlerinden birisi fark ettirmeden penceresinden evin içerisini gözlediğinde hayretler içerisinde kalmış .
Kazandığı paraları evdeki yaşlı bayana teslim eden balıkçı onun verdiği olur ile bir kapıyı açarak parlayan ışıkların arasından sanki bir yeni dünyaya girermişçesine ortalıktan kaybolur ve uzunca bir süre sonunda tekrar kapıdan göründüğünde sanki çok eğlenceli bir diyardan geliyormuş gibi tatlı bir yüz ifadesi ile odaya dönermiş .
Bu olay günden güne kasabada yayılıp ilave ve eklemelerle bir efsane haline dönüşmüş.
Kasabanın ileri gelenleri bu olup bitenleri anlayabilmek için o kapının arkasındaki gizemi görüp kendilerine anlatacak bir gönüllü bulup balıkçının bir dalgın anında evine saklayıvermişler ve onunla beraber kapıdan giren gözlemcinin anlattıkları ile gerçeği tüm çıplaklığı ile öğrenmişler .
Balıkçı kapıdan içeri girdiğinde bir yaşlı dedenin dizlerinin dibine oturur ve onun kehanetlerini dinler bu olup bitenleri de yaşlı kadına anlatırmış
Yaşlı dedenin anlattıklarından birinde duyduklarını arkadaşlarına kısaca anlattığında durum belirgin şekilde aydınlanıvermiş .
Yaşlı dede içeride parayı toplayan ihtiyar kadının babası imiş ve bir balık seferi esnasında denize dalış yaparken vurgun yemiş ve tüm hareketlerini kaybetmiş ama tek kaybetmediği melekesi konuşması imiş ve bildiklerini anlatarak kızının geçimini sağlamak için böyle bir yol bulmuş ve olaya bir gizem de katarak kasabada meraklı bir çevrenin oluşmasına böylelikle tüm ülkeye yayılan ününe ün katacak anonim bir hikayeci olması bu sayede ünlendikten sonra hikayeleri kulaktan kulağa yayılır olmuş.
Bir sefer dönüşünde genç adam dayanamamış pat diye soruvermiş kendisine, bu kaza ne zaman oldu ;yaşlı dede uzun uzun düşünmüş ve birden ardı ardına öksürük krizleri geçirmeye başlamış ve genç balıkçıya sakinleştikten sonra anlatmaya başlamış .
Ben senin yaşlarında flinta gibi bir delikanlıydım ,gün aşırı balığa çıkardık kaptanla birlikte
Kaptan çok cesur bir denizci idi fırtınalar ona vız gelirdi .
Her seferinde bir macera ile dönerdik seferden .
Böyle bir sefer dönüşünde beni evine davet etti ve birlikte sofraya oturduğumuzda bize hizmet eden bir kolu özürlü bir kız onun üzgün bakışları arasında yemeklerimizi önümüze koyarak odadan ayrılmıştı, sormaya uzunca bir süre cesaret edemedim ama kaptan ben sormadan üzüntülü bir sesle anlatmaya başladı.
Seni işe almadan önce kızımla çıkardım sefere ve elimiz boş dönmeden çıkmazdık kıyıya diyerek anlatmasına devam etti ve birden sesinin titrediğini ve gözlerinden yaşlar geldiğini farkedince metanetini toplayarak hadi artık sen git diye beni kibarca sofradan gönderiverdi .
Bu olay üzerinden haftalar geçti ve ben kendimde sorma cesareti görerek kaptana aniden nasıl oldu diyerek küllenen yarayı deşiverdim ve o hikaye işte böyle başlayıverdi.
Dikkatlice baktığımda para verdiğim yaşlı bayan her seferinde verdiğim parayı alırken özenle diğer elini bir şalla örtmeye ve beni üzgün bir şekilde yaşlı adama göndermeye başlıyordu.
Dayanamayarak ona da aynı soruyu sorduğumda gerçek ortaya çıkmıştı .
Anlatmaya başladı ben sormadan ;kıyıda bir şişe bulmuştum içindeki kağıdı okuduğumda gülerek bunu yırtıp attım ve babamla birlikte balığa çıktık babam heyecanla atladı denize ve uzunca bir süre gözükmedi arkasından ben de dayanamayıp daldım ve o korkunç manzara ile karşılaştım babam
adeta beni görünce eliyle git dercesine işaret yapıyordu ve ben son gücümü harcayarak onu tekneye çıkardım ama bu esnada kolum bir kayaya çarparak ağır bir yara almıştı .
Karaya çıktığımızda babam artık hareket etmiyor sadece konuşabiliyordu ve benim de kolumu kesmek zorunda kalmışlardı .
Kendimize geldikten sonra ne ben nede babam bir daha denize çıkamadık .
Meraklı bakışlarıma dayanamayarak şişeden çıkan kehaneti yıllar sonra bana gösterince durumu anlamakta güçlük çekmedim .
Baban kötürüm kalacak senin de kolun kesilecek yazıyordu .
Ben ilave ederek sen aynısını kopyalamadın ve bir düşküne yardım etmedin deme cesaretini kendimde bularak soruverdim .
Başıyla dediklerimi onaylayarak gerçeği yani kehanetin doğru çıktığı gerçeğini anlatarak
şimdi her bulunan şişeyi bana getirirler ve ben onları bana verilen paralar ile satın alır kehanetlerin çıkmasını önlerim bu sayede yaptığım bir hatayı onarmaya çalışırım derken gözyaşlarını gizlemek için beni tekrar babasının yanına göndererek gerçeği öğrendim dememi söylememi isterken yüzü tarifsiz bir huşu ve huzur içinde kendi dünyasında yaptığı yanlışların muhasebesine dalmıştı bile
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder