Sene 1957 aylardan ekim ağabeyimin ortaokul ödevine örnek toplamak üzere çıktığı çevremizi tanıyalım diye şimdiki adıyla tanımlayabileceğim etkinliklerine[ ben de askıntı olunca ]canları sıkılarak beni de yanlarına almışlardı .
Maltepe civarında çiçekler toplayarak şen şakrak şarkılar söyleyerek günün dönüş yolculuğuna geçtiğimiz bir anda yorulunca onlardan geride kalmıştım ve onlara yaklaşmak için koştuğumda
olanlar oldu .
Çoban köpeği ile bir an göz göze geliverdim ve vücudumu adeta bir tanımlanamaz duygu kapladı ve köpek dişlerini baldırıma geçirmesi ile kendime geldim ve yardan aşağıya kendimi atıverdim
Ağlamamla birlikte fark ettiler beni ve benle birlikte köpekten kaçmak için büyük bir çaba gösterdik ve bitkin vaziyette İstasyon caddesindeki evimize bitkin bir şekilde vardığımızda vahamet daha belirgin şekilde çıkmıştı .
İlk pansumanı yapan babam vakit geçirmeden `` 21 gün boyunca pabuç kadar bir iğne ve bende oluşan köpek korkusu ``
Bu olaydan sonra nerede bir köpek görsem bu kötü anının etkisi ve yolunu hatta ne kadar önemli olursa olsun gerekirse toplantıları bile terk edecek kadar derine işleyen bir travma.
Yaşım yetmişi geçme durumunda bile bu korkum hala o günkü gibi canlı ve birincil konumda.
Torunumu okula götürürken bir kurt köpeğinin yuvasında bize yaptığı tezahürattan sonra ona bu hikayeyi anlatmıştım ve onun küçücük aklı ile dede iyiki seni yememiş yoksa beni okula götüremezdin espirisi beni bu korkumu yenmeye vesile oldu ve sitede ilk defa bir köpeği biraz da korkarak sevdim ve bu duygunun güzel bir şey olduğunu fark ettim.
Adı Üzümdü her sabah önce onun gönlünü alıyorduk sonrada elele tutuşarak okula gidiyorduk
Yeşilli sarılı bir muhabbet kuşuydu ve torunum ona tutku derecede bağlıydı şimdilerde okulu zorunlu tatil olunca Üzümü bize ve diğer dedesine götürmek gerekince işlerimin arasına kıramıyacağım bir yeni görev eklendi ve yazılarımda Üzüm de bir figür olarak çıkmayacak şekilde yerleşiverdi
diğer yazılarımda kızıma ve yeğenlerime aldığım kuşlara ait küçük hikayelere de birde Üzüm zorunlu olarak giriverdi
Koronalı esaret günlerinde bende aklımım derinliklerinde küçüklüğümden bu güne kadar kurda kuşa bitkiye ve uğraşılarıma ilişkin anılarımı gene doğaçlama ve hiçbir noktalama işaretlerine dikkat etmeden yazıverir oldum bunları yazmazsam bu sıkıcı günler nasıl geçecek derken aklıma bu süreçte sevindiğim bir konu olan mesleğimle ilgili bir konu olan METAMATERİAL denilen yeni araştırmalarımı bir tarafa bırakıp böyle bir konuyu yazdıran şeyin aslında Torun sevgisi olduğunu söylemeden geçemiyeceğim
devamı var
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder